Sağlığın evrensel tanımında biyolojik, psikolojik ve sosyolojik tam iyilik halinden bahsedilir. O halde sağlık sadece ilaç kullanmak ya da ameliyat olmaktan ibaret olmadığı gibi, hekimlik de sadece reçete yazmak ya da kesip dikmekten ibaret değildir. Hekimistan, toplum sağılığı yanında, sosyal hayatın da hekim nazarıyla ele alındığı bir dünyadır ve herkese açıktır.
9 Aralık 2013 Pazartesi
14 Kasım 2013 Perşembe
13 Ekim 2013 Pazar
ARAFAT
Mekke'nin yirmi km. uzaklığında ve doğusunda bulunan bir dağ. Aynı adı taşıyan ova içinde yaklaşık yetmiş metre kadar yükseklikte bir tepe görünümündedir. Tepeye koyu yeşil taş yığınları hakimdir. Arafât'a "Cebelü'r-rahme" (Rahmet Dağı) da denir.
Hac-ibadetinin rükünlerinden biri olan Vakfe'nin* yapıldığı yer olmasından dolayı büyük bir önem taşımaktadır. Bu dağın, ismini nasıl aldığı hakkında çeşitli görüşler vardır:
Rivayetlere göre Hz. Âdem (a.s.) ile eşi Hz. Havva Cennet'ten çıkarıldıktan sonra yeryüzüne indirilmiş ve bir müddet ayrı kalıp nihayet Arafât Dağı'nda buluşmuşlardır. Buluşma anlamına gelen "Ta'arrefe" kelimesinden alınmış ve buraya Arafât denmiştir. Bu ismin ve rivayetin Hz Âdem (a.s.) zamanından beri nesilden nesile aktarılmış olduğu ifade edilmektedir. ismin nereden geldiğine dair diğer bir rivayet de hacıların Arafât dağındaki vakfeleri sırasında Allah'ın yüceliğini, kendilerinin ihtiyaç ve kulluklarını "i'tiraf" ettiklerinden dolayı buraya Arafât adının verildiği söylenmektedir. Bu konu ile ilgili diğer bir üçüncü görüş ise şöyledir: Hac ibadetinin önemli bir rüknü olan vakfeyi tamamlayanlar manevî bir kokuya ("Arf") büründükleri için bu anlamda bu dağa Arafât adı verilmiştir.
Cenâb-ı Hak bu dağın adım Kur'an-ı Kerim'de söyle zikretmiştir: "..Arafât'tan ayrılıp (seller gibi) akın edince Meş'ar-i Harâm'da* Allah'ı zikredin.. " (el-Bakara, 2/198).
Hac ibadetini yerine getirmek üzere orada bulunan müslümanlar Terviye'den (yani Zilhicce'nin sekizinci günü sabah namazını Mekke'de kıldıktan) sonra Mina'ya, sonra Arefe günü sabah namazını kıldıktan sonra Arafât'a çıkarlar. Haccın farzlarından biri olan vakfe Arefe günü zeval vaktinden başlar, nahir günü yani bayramın birinci günü sabah namazı vaktine kadar süren zaman içinde yapılır. Genellikle Arefe günü akşamı Arafât'tan ayrılma işlemleri başlar.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir hadîsine göre Arafât'ın her yeri vakfe yeridir. Buna göre vakfe için belli bir yer söz konusu değildir. Arafât dağında vakfe sırasında Allah'a dua etmek ve isteklerde bulunmak müstehabtır. Arefe günü Arafât'ta vakfe yapmanın önemi ve fazileti hakkında Resulullah şöyle buyururlar: "Cenâb-ı Hakk'ın, Arefe günü (vakfe sırasında) Cehennem'den azad ettiği kulların sayısı diğer günlerde azad edilenlerle kı yaslanmayacak kadar çoktur. Allah, Arefe günü vakfe yapanlara yaklaşır. Sonra onlarla meleklere karşı iftihar ederek 'bunlar ne istiyorlar ki bütün işlerini bırakıp burada toplandılar' der." (Müslim, Hacc, 1348). Ebû Katâde Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ben Allah'dan umuyorum ki Arefe günü tutulan oruç, içinde bulunulan seneden önceki ve sonraki seneye keffâret olur. " (İbn Mâce, Siyam,40; Dârimî, Savm, 54; Ahmed b. Hanbel, V, 296-297). Bu hadis şöyle yorumlanır: Eğer küçük günahlar işlemişse yahut işleyecekse onlar afvedilir, eğer küçük günahı yoksa büyük günahları hafifletilir, büyük günahı da yoksa derecesi yükseltilir (et-Tâc, el-Câmi'u li'l-Usûl, II, 95). Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulur: "Ben şurada kurban kestim, Mina'nın her tarafı bir kurban yeridir. Konakladığınız yerde kurban kesiniz. Ben şurada vakfe yaptım. Arafât'ın her tarafı vakfe yeridir..." (Müslim, Hacc)
Kaynak: sorularlaislamiyet.com
22 Eylül 2013 Pazar
MEKKE'DEN KARELER
Bugün Mekke'ye doğru yola çıktık. Lebbeyk Allahümme Lebbeyk diye diye. Kabenin yanından geçip otele yerleştik.
20 Eylül 2013 Cuma
ENSAR
Buranın her karışında sahabe izleri var. Ensar'ın torunları da Ensar'a benziyor. Bizi gezdiren Ebu Ahmet El-Ensari ismindeki Medine'li sanki asrı saadetten kalan biri gibiydi. Konuşulanın aksine bizleri çok sevdiklerini ifade etti.
18 Eylül 2013 Çarşamba
MEDİNE'Yİ HİSSETMEK
Aşağıdaki hadisleri okuduktan sonra, Peygamber efendimizi (sav) ve arkadaşları Hz.Ebubekir'i (ra) ve Hz.Ömer'i (ra) selamlarken huzurlarında heyecanlanmamak mümkün değil, bir de çok kalabalık olduğu için bekleme şansımız yok. O yüzden selam yollayan dostlarımın isimlerini tek tek sayamıyorum ama hepsini birlikte arz ediyorum.
Keşke herkes gelebilse inanıyorum ki bir çok kırgınlık ve dalgınlıklar anında biter. Burası her renkten insanlarla dolmuş taşmış. Herkes birbirini kırmamak için olağanüstü çaba sarfediyor ve birbirlerine yardım ediyorlar.
Allah'ım hiç ayrılasım gelmiyor. Burada kendimi çok güvende ve huzurlu hissediyorum. Burada dünyanın geçici ve boş olduğunu anlıyorsunuz ama ebedi Cennet'in kokusunu hissettiğiniz için de üzülmek yerine içinizi bir sevinç kaplıyor ve bu duyguları solundaki simsiyah tenli afrikalı ile sağındaki çekik gözlü Endonezya'lı ile aynı anda yaşıyorsunuz.
Hele bazı yaşlı amcalar var yanaklarını sıkasım geliyor. Olmaz böyle bir güzellik. Yaşlılar biraz zorlanıyorlar ama hepsi de canavar gibi maşallah, çok gayretliler. Uhud dağına bir tırmanışları var görmelisiniz :)
"Medine’ye gelip kabrimi ziyaret eden, Kıyamette komşum olur, ona şefaat ederim."
(Hadis-i Şerif-Şir’a]
"Hac edip kabrimi ziyaret eden, beni diri iken ziyaret etmiş gibi olur."
(Hadis-i Şerif-Taberani)
"Vefatımdan sonra beni ziyaret eden, hayatımda ziyaret etmiş gibidir."
(Hadis-i Şerif-Beyheki)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)