Medine'de 8 gün kalacağız inşallah. Buranın en önemli hususiyeti, peygamber efendimizi (s.a.v) ziyaret edip selamlamak, 40 vakit namazı mescid-i nebevi'de kılmak. Bol bol salavat getirmek ve sesini yükseltmeden ve kimseyi rahatsız etmeden mescidde bulunmak büyük fırsat
Ancak dilerseniz, gezmeye değer kıymetli yerleri de gezebilirsiniz. Uhud dağı, mescitler, su kuyuları, hurma bahçeleri, cennet-ül baki ve daha bir çok şey.
SECDE MESCİDİ
Bu mescidin çok enteresan bir hikayesi var. Hasan Demirci hocamdan nakil (eklenecek)
Hasan Demirci hocam ve abisi Mustafa Demirci ile beraber mescidi secde'yi ziyaret ederken.
MEDİNE MERKEZ MÜZESİ
Yeni açılan müze gerçekten görülmeye değer hatta ilk ziyaret edilmesi gereken mekan. Sinevizyon gösterisinden sonra kuş bakışı olarak, kroki ve maketlerle Medine'de ziyaret edilecek bütün mekanlar Türk rehberler tarafından detaylı bir şekilde anlatılıyor. Böylece ziyaretleri ve ibadetleri daha düzgün yapabilme ve detayları öğrenme fırsatı yakalıyorsunuz.
HURMA BAHÇELERİ
En iyi hurma Medine'de bulunur. Hacı adaylarının çoğu hediyelik hurmaları Medine'den toptan alıp kargo ile yolluyorlar. Biz de Hasan hocanın Medine İslam Üniversitesinden bir arkaşı olan Türk esnaftan hem hurma hem zem zem alıp yolladık adreslerimize.
SELMAN-I FARİSİ KUYUSU
Şehirde tur atmak için durdurduğumuz çok eski pikapın şoförü tam bir ensar torunu çıktı. Adı Ebu Ahmet El Ensari. Tarihe çok meraklı, çok duygusal ve Türkleri çok seven bir Suudi. "Biz Türkleri neden severiz biliyor musunuz?" dedi. "Çünkü Türkler islamiyete 600 seneden fazla hizmet ettiler" dedi.
Bizim istediğimiz yerleri gezdirdikten sonra ekstra olarak bizi, kimsenin bilmediği Selman-ı Farisi'ye ait kuyuya götürdü ve yahudilerin elinde nasıl esir olduğunu ve nasıl kurtulduğunu sanki olayı yaşıyormuş gibi anlattı. Hasan Hoca'dan dinleyeceğiz inşallah (eklenecek)
ENDONEZYA'LI GENÇ İŞ ADAMI
Namaz kılarken sol yanımda yarım kişilik bir yere birisi biraz zor da yerleşti. Baktım genç bir Endonezya'lı. Kendisi bizi rahatsız ettiğinin de farkındaydı ve çok mahçup bir şekilde hal ve tavırlarıyla özür dilemeye çalışıyordu. Halbuki herkes inanılmaz bir hoş görü denizinde yüzüyordu adeta. Gelip bizi çiğnese bile umurumuzda olmayacaktı belki de. Ancak o 50 m ileride Resulullah'ın (sav) olduğunu bildiği için midir bilinmez, edebinden neyapacağını bilemez bir haldeydi.
Biraz sonra sürekli diz üstü oturmaktan uğuşan ayaklarıma kan gitsin diye ileri eğildiğimde baktım ayak bileklerimden dizlerime kadar olan bacak kısımlarına masaj yapmaya başladı. Bana iyilik yapmaya çalışıyordu. Ben de onu kırmamak için engellemeye çalışmadım. Masaj bacaklarıma çok iyi gelmişti.
Fesübhanallah dedim. İman ne büyük bir nimet, İslamiyet ne büyük bir din? İnsanların menfaat için birbirini yediği bir dünyada, şu gençteki zarafete bakar mısınız? Allah, peygamber ve insan sevgisi, iman, edeb ve nezaket adeta bir araya gelerek tecessüm etmiş ve Endonezya'lı bir genç şeklinde yanıma oturmuştu sanki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder